Bu Yazıda Neler Var?
Portekizlilerin on beşinci yüzyılda büyük bir denizcilik harekâtına giriştiği görülür. Bu atılımı pek çok paralı gemicinin ve Doğunun zenginliklerini keşfetmeye hevesli kâşifin gerçekleştirdiği ortadadır.
Vasco da Gama da bu denizcilerden biriydi. 1450’de Portekiz’in Sine kasabasında doğmuştu.
Hakkında söylenen pek çok şeyden biri, onun bir tapınak şövalyesi olarak kralın hizmetinde olduğudur.
Portekiz Kralı I. Manuel’in emriyle, 160 denizci ve 4 gemiyle birlikte 1497’de Lizbon’dan denize açıldığında hedeflediği tek şey, Araplara karşı Avrupalı denizcilerin ticari üstünlüğü ele geçirmeleriydi.
İspanya’ya kadar ilerleyen Müslümanlara bir karşılık olarak o da Hindistan’da ve Afrika’da ilerlemeyi kafasına koymuştu.
Bir efsane ise, onun bu isteğini ve bir tapınakçı olarak şövalye ruhunu daha da kamçılıyordu.
Rivyetlere göre, Hindistan’ın içlerinde Hıristiyan bir krallık vardı. Eğer bu gerçekse, düşlediğinde daha çabuk ve kolay bir şekilde Hindistan’da ilerleyeceğini planlamıştı.
Böylece Hindistan’a ve Doğu Afrika’ya yaptığı yolculuklarla Arap denizcilerin ve tüccarların elinde bulunan deniz yolunu ele geçirmiş oldu.
Doğuya yaptığı ilk seferinde Avrupalılar için cok kıymetli olan baharatla ve değerli madenlerle gemilerini yüklemişti. Ancak hemen ardından silahlanarak bu ticaret yolunu Arapların elinden almak üzere harekete geçti.
O saate kadar batıya ulaştırılan mallar, Kızıldeniz aracılığıyla Akdeniz’deki Arap limanlarına geliyor ve buradan batıya aktarılıyordu.
Portekiz’in o dönemde Çin’den Brezilya’ya kadar uzanan bu ticari hareketliliğinin şövalyeler için yarattığı zenginlik, fırsatı bulunmaz bir kaynaktı.
Bu arada Portekiz hükümetinin, emrinde çalışan denizcilere sağladığı olanaklar ise zenginliklere bir an önce sahip olmaya hevesli bu insanlar kendileri ve krallık adına çalışmaya teşvik ediyordu.
Vasco da Gama’nın emrinde sadece gemicileri yoktu. Tanınmış coğrafyacılar, gemi yapımcıları, dil uzmanları, Yahudi haritacılar ve Arap kaptanlar da onun yardımcılarıydılar.
Ahmet Bin Macit’in Yardımları
Arap asıllı Ahmet Bin Macit isimli denizci Hint okyanusunun haritasını Piri Reis’ten on yıl daha önce çıkartmıştı.
Baharat ticaretiyle ilgilenen, denizciliğe ve coğrafyaya olan merakıyla bilinen Ahmet bin Macit, Arap yarımadası ve Hindistan’a yolculuklrıyla ünlü, ayrıca deneyimli bir haritacıydı.
Vasco da Gama’dan çok önce Ümit burnuna yapmış olduğu ziyaretlerden ötürü, bu yolculukla ilgili bir hayli deneyime sahipti.
Vasco da Gama’nın gemisinde ona rehberlik yapmaya razı olduğunda, onun kullandığı gemicilik araç ve gereçlerini Vasco ve adamlan ilk kez görüyorlardı. Bu ekip çalışması sırasında Portekizli denizci, pusulanın ve usturlabın nasıl kullanılacağını yanındaki Arap rehberinden öğrendi.
Ahmet bin Macit’in harita yapımı ve denizcilik bilgisi, Vasco da Gama için bulunmaz bir fıtsattı. Asya kıtasına ve Afrika’ya artık güvenle gidebileceğine ikna olmuştu.
Arap rehbere sadece keşif amacı taşıdığını söyleyen Vasco da Gama, bu sayede onun güvenini de kazanmıştı.
Denizci Henry’nin İzinde
Vasco da Gama, kendisinden önce açılan bir yolda hızla ilerlemeye başlamıştı. Bu yolu Porteki kralınının oğlu Prens Henry açmıştı. Bu süreç, aslında sömürge imparatorluklarına giden yolun başlangıcıydı.
Henüz on dokuz yaşındayken bir donanıp Tuzak Doğu ve Afrika ya yaptığı seferlerle tanınan bu diyarlardan ülkesine akabilecek her türlü zenginliğin farkındaydı.
Pirinç, un, tuz gibi yiyeceklerin dışında, büyülü ve gizemli damak tatları, olarak kabul edilen ve hayranlık duyulan baharatın keşfedilmesiyle, Portekizililer o diyarları çoktan sömürgeleştirme kararını almışlardı bile. Hele ki değerli madenlerin kaynağına ulaşmaları, onları hemen harekete geçirdi.
Böylece Portekizliler, Afrika’nın batı kıyılarını sistemli bir biçimde araştırdılar.
Vasco da Gama, Bartolomeo Dias’dan on yıl sonra “Fırtınalar Burnu”nu (Ümit burnu) aştı ve Afrika’nın doğu kıyısı boyunca yukarıya doğru çıkıp Hindistan’a ulaştı.
Yeni yerlerden daha hızlı ve ucuza mal edilen her türlü zenginlikle Avrupa’nın bir anda çehresi değişti. Vasco da Gama ve adamlarının daha fazla zenginliğe kavuşabilme arzusuyla giriştiği yağmacılığın hızı gün geçtikçe artıyordu.
Bütün bu hizmetleri karşılığında Kral I. Manuel, Vasco da Gama’yı para ve nişanlarla ödüllendirdi. Hint okyanusunu Portekiz egemenliğine almak amacıyla 1502 yılında ikinci bir sefer düzeleyen Vasco da Gama, bu yolculukta yanına gemi aldı.
Yol boyunca karşısına çıkan Arap gemilerini yakan Vasco da Gama, oldukça acımasız bir politika izlemeye başlamıştı. Kalküta’ya vardığında kenti top ateşine tutturarak Hinduları öldürttü. Geri dönüş yolculuğunda ise yaşadığı zorluklar nedeniyle yorgun düşmüştü. İskorbüt, açlık, fırtınalar ve gemideki adamların çıkardığı arbedelerle uğraşarak Lizbon’a vardı. Başarılarından dolayı yeniden ödüllendirilmişti.
Ümit Burnu
Bartholomeu Diaz, Afrika’nın güneyindeki burnu dönüp Hint okyanusuna çıktığında, yaşadığı bu fırtınalı yolculuktan esinlenerek buraya “Fırtınalar burnu” demişti.
Ancak kendinden sonra bu bölgeye gelecek olan denizcilerin moralini düşünerek, bu doğa harikası yerin adını “Güzel Ümit burnu” olarak değiştirdi.
Ümit burnunun dönülmesi Hindistan yolunu açmıştı.
Vasco da Gama’nın bu yolu izlemesi ve kendinden önceki denizcilik ve haritacılık bilgilerini kullanmasıyla, Doğu bir anlamda Batıya daha da yakınlaştı.
Birbirinden yalıtılmış bir şekilde yaşayan farklı kültürlerin kaynaşması yerine, Doğu ülkeleri üzerinde ticari ve kültürel anlamda Avrupa’nın baskı ve sömürü politikası devri başlamış oldu, özellikle Portekizli denizciler Hindistan’da hiç sevilmemelerine rağmen, yapmayı başardıkları ticari anlaşmalarla Avrupa ülkeleri ve Hint okyanusunun kıyısında bulunan ülkeleri ticari anlamda birbirlerine bağlamış oldular.
Brezilya sahillerine çıkan Portekizli denizcilerin buraları derhal kolonileştirmeleri de aynı dönemlere rastlar.