Piri Reis Kimdir? Eserleri, Keşifleri Nelerdir? |

Piri Reis Kimdir? Eserleri, Keşifleri Nelerdir?

Büyük Türk denizcisi ve harita­cısı… Gerçek adı Muhiddin Piri olan Piri Reis’in, doğum tarihi kesin ol­mamakla birlikte 1465 yılında Gelibolu’da doğduğu tahmin edilmek­tedir. On bir yaşında, amcası Kemal Reis’in sayesin­de denizlerle tanışmış ve çok geçmeden Osmanlı donanmasında göreve başlamıştır.

Sicilya, Sardunya, Korsika adalarına ve Avru­pa’nın güney kıyılarına yapılan seferlere katıl­mış, 1499-1502’de Osmanlı-Venedik Savaşı’nda Osmanlı donanmasındaki savaş gemilerine kap­tanlık etmiştir.

Mısır, Rodos seferlerinde görev almış ve Sad­razam Makbul İbrahim Paşa’ya kılavuzluk yap­mıştır. Üzerinde çalıştığı Kitap-ı Bahriye, Sadrazam Makbul İbrahim Paşa’nın dikkatini çekince, ki­tap dönemin padişahı Kanuni Sultan Süley­man’a sunulmuştur.

Piri Reis, 1513 yılında çizdiği ilk harita için kaynak olarak Kristof Kolomb’un dünya haritasını, ayrıca Arap ve Portekizli haritacılara ait harita çizimlerini kullandığını açıkça belirtir.

O günden bu güne gizemini koruyan ikinci harita ise, Piri Reis’in 1528’de çizdiği bir dünya haritasıdır. Kendisi bu haritayı, ilk haritadaki eksik alan­ları gidermek amacıyla çizdiğini belirtir. Ancak haritanın üzerindeki coğrafî bilgilerin keşfedil­mesi için onun yaşadığı zamandan üç yüz sene daha geçmesi gerekecektir.

Piri Reis hiç ayak basmadığı halde, Antarktika kıtasının haritasını hatasız çizmiştir. Haritanın ilginç yanlarından bir diğeri ise, kıtanın buzullarla kaplanmadığı dönemleri resmetmesidir. Pi­ri Reis, sanki zamanda yaptığı bir yolculuğun ha­ritasını sunmaktadır bizlere.

Böylece harita, bulunduğu tarihten günümü­ze dek pek çok soruyu da beraberinde getirir. Dünyanın ancak bir uydu aracılığı ile görüntülenmesi mümkün olan ayrıntılı görüntüsünü, Piri Reis nasıl olup da haritasında belirtmişti? Beş yüz sene öncesinin olanaklarıyla gerçekleştirilmesi imkânsız olan bu teknoloji harikası haritayı Piri Reis hangi verilerle oluşturmuştu?

Piri Reis, dünya üzerinde artık bugün var ol­mayan, insanlığın geçmiş tarihine ait bazı bilgi­lerin kaynağına ulaşmış olabilir miydi? Yoksa gizemli İskenderiye kütüphanesinin ef sanevi kıtalarla ilgili bilgileri bir şekilde Piri Re is’e mi ulaşmıştı?

Belki en merak edilen soru şuydu: Piri Reis in Çizdiği bu harita, Kayıp Kıta ile ilgili efsanenin gerçekliğe dönüşmesine yardımcı olabilecek bir anahtara sahip olabilir mıydı?

Uzaydan Bakan Gözler

Arkeologlar, kazı sırasında pek çok heyecan verici durumla karşılaşırlar. Arazide bulunmak ve toz toprak içinde olsa bile bir kazı alanında tarihin ve insanlığın izini sürmek, her zaman masa başında oturmaktan daha enteresandır.

Bunu da Okuyabilirsin...
Kaan Urgancıoğlu kimdir?

Ama bazen bu gerçeğin tam tersine işlediği durumlarda oluşabilir, tıpkı Müze müdürü Halil Ethem Eldem’in 9 Kasım 1929 yılında yaşadığı olayda olduğu gibi. Halil Ethem Eldem, o tarihte bir harita bulur. Ünlü Türk denizcisi Piri Reis’e ait olan bu harita, 1931 yılında dünya bilim insanlarına su­nulur. Mustafa Kemal’in de ilgilendiği bu çok önem­li belgenin basımı, devlet matbaasında gerçek­leştirilmiştir.

Deve derisi üzerine renkli boya kullanılarak çalışılan çizimlerde İspanya, Fransa, Ameri­ka nın doğusu, Antiler, Güney Amerika’nın doğu bölümleri aslına yakın çizilmiştir. Haritanın üze­rindeki beş rüzgârgülü ise yönleri gösteren alışıl­dık teknik ifadelerden uzak olmasına karşın, ger­çek olanın oldukça sanatsal bir ifadesidir.

Üstelik Kristof Kolomb’un Amerika’ya yapmış olduğu seferler sırasında çizdiği detaylı haritaların kaybolmuş olması, bulunan bu birinci harita­nın önemini daha da arttırmaktadır. Ancak Piri Reis’in uzmanları şaşırtan haritası, Topkapı müze müdürü Tahsin Öz’ün bulduğu ikinci harita olur.

Bu harita bir tablo gibi renklendirilmiş, ama şaşırtıcı detayları ve bilimsel bilgilerindeki eksiksizliğiyle de üzerinde çok konuşulmasına neden olmuştur. Yıllar geçtikçe kartografların ve coğrafyacıla­rın gözdesi olan bu belge, son zamanlarda yapı­lan araştırmalarla insanlığın geçmişine ait bir yolculuğun haritası olma ihtimalini de barın­dırmaktadır.

Haritada, keşfinden 300 sene önce çizilmiş Antarktika ve ancak 1958 yılında keşfedilen çev­resindeki takımadalar görülmektedir. Harita daha çok bir fotoğrafa benzetilmekte ve detaylarındaki kusursuzluğu sayesinde günü­müzdeki bazı haritacılık yanlışlarına rehberlik bile edebilmektedir.

Piri Reis, böyle bir haritayı Akdeniz sahilleri­nin dışında hiçbir yere ayak basmadan çizmiş ve ancak on sekizinci yüzyılda kullanılmaya başlayan küresel trigonometri bilgisini haritasında mükemmel denebilecek bir ölçekte kullanmıştır.

Arjantin ile başlayan Güney Amerika kıtası, haritada Antarktika’nın bir uzantısı olarak çizil­miştir. Uzaydan Arjantin’e bakıldığında 47 derece sağa kıvrık görülür. Bu günümüzün teknolojisi ile fark edilen gerçeği, Piri Reis o zamanlar görmüş ve Arjantin’i doğru bir şekilde çizmiştir.

Yine kıtadaki zirve ve sıradağlar detayıyla be­lirtilmiştir. Oysa onların keşfedilmesi on dokuzuncu yüz­yılı bulacaktır. Cebelitarık boğazının çizimi ise uzaydan ba­kan bir gözün işi gibidir. Piri Reis’in haritası, kendi zamanından sade­ce üç yüzyıl sonra keşfedilecek yerleri gösterme­si açısından önem kazanmaz, aynı zamanda bu ünlü Türk denizcisi çizdiği haritada bizleri hem ileriye, hem geriye olmak üzere bir zaman yolcu­luğuna çıkarmış gibidir.

Amerikan Hava Kuvvetleri’nin Piri Reis’in haritası üzerinde yaptığı incelemeler sonucundaki açıklamaları ise bir hayli ilginçtir. En son milattan önce 4000 yılında buzsuz bir dönem geçirdiği bilinen Antarktika’nın o tarihten yana kimsenin görmediği topraklarının hari­tasını, Piri Reis’in nasıl olup da çizdiğini büyük bir şaşkınlıkla açıklamaya çalıştıkları görülür.

Bunu da Okuyabilirsin...
Jean Paul Sartre Kimdir? Kısaca Politik, Felsefi ve Edebi Kişiliği

Ancak harita üzerinde kafa yoran araştırmacı­lar, bunun en akla yakın açıklamasının kayıp ve çok ileri bir medeniyetin bilgisine, varlığına tanıklık etmekle mümkün olunabileceği görüşünde birleşmişlerdir. Acaba Piri Reis kayıp bir uygarlığın haritaları­na ve bu uygarlığın dünya üzerinde yaşadığı dö­nemlerdeki iklim ve coğrafya bilgilerine mi ulaş­mıştı?

Prof. Hapgood, Eski Deniz Krallarının Harita­ları adlı kitabında şunları söylüyor:

“Öyle görünüyor ki coğrafi bilgiler nesilden nesle doğru bir şekilde aktarılmış. Haritalar bi­linmeyen bir medeniyetçe çizilmiş ve binlerce yıl denizlerin hâkimi konumunda olan Minoslular ya da Fenikelilerce oradan oraya yayılmış. Bun­ların daha sonra büyük İskenderiye kütüphane­sinde toplandığına dair elimizde kanıtlar var. Bunlar, kütüphane bünyesinde çalışan coğrafya­cılara derlenerek bir araya getirilmiştir. ”

Piri Reis, Prof. Hapgood’un söz ettiği bu hari­talara bir şekilde ulaşmış olabilir miydi? Yine harita üzerinde bilimsel araştırmalar ya­pan Prof. Hapgood, kitabında, Piri Reis’in harita­sının pek çok bilinmezi barındırdığından söz eder. Belki de bizi yanıltan şey, mevcut tarihle oya­lanmak ve insanlık macerasının daha ötesine bakmayı akıl edememektir. Prof. Hapgood bilinen insanlık tarihinin dışında bir tarihe sahip olduğumuzu yazarken, iki kutup bölgesi arasında bir zaman önce insanla­rın rahatlıkla seyahat edebildiklerini ve dünya’nın ancak on beşinci yüzyıl ve sonrası keşfedüen pek çok coğrafi bölgesinin o zamanlarda bilinip haritalarının çoktan çıkarılmış olduğunu belirtir!

Türk Deniz Kuvvetleri, 1953 yılma gelindiğin! de haritayı incelenmesi için Amerikan Donanma Hidrografisi’ne yollamıştır. Eski harita uzmanlarından Arlington Mallery’e göre, haritanın çiziminde kullanılan yön­tem “projeksiyon” yöntemidir. Haritacılıkta kullanılan bu yöntem, gezegen üzerindeki kara parçalarım bir futbol topu üze­rindeymişçesine göstermektedir. Ancak gökyüzünden gözlem yapılmadan bu gö­rünüşün elde edilmesi olanaksızdır. Piri Reis’in ha­ritası ile ilgili sorular gün geçtikçe çoğalmaktadır.

Gerçeğe Bakmak İçin Gerçeküstü Bir Gözlük Gerekebilir

Piri Reis, dünya üzerinde iz bırakmadan silin­miş bir gerçeğin izini sürerken bir bilgi hâzinesi­ne rast gelmiş olabilir.

Günümüz bilim adamlarının Antarktika ile il­gili çalışmalarında geldiği son nokta, Piri Reis’in Ortaçağda çizdiği buzul olmayan bir Antarktika haritasını doğrular niteliktedir. Kıtanın güneyinde yapılan sismik araştırma­lar, doğu kıyısında yer alan Ross denizi araştır­maları, bir zamanlar burada iklimin yumuşak olduğuna ve güldür güldür nehirlerin aktığına dair verilerle dopdoludur. Bugün Antarktika’da buzullar eridikçe, altından yavaşça çıkmaya çalışan yalnızca bilinmedik mikroorganizmalar, bakteriler, bitki ve hayvan türleri değildir. Belki de unutulmuş bir uygarlığın kalıntıları, eriyen buzulların altından bugü­nün dünyasına merhaba demek üzere olabilir.

Bunu da Okuyabilirsin...
Burcu Binici kimdir? Yaşı kaç evli mi?

Biz insanlar için ortak hafızamızdan silinen böyle bir uygarlığın iziyle karşılaşmak nasıl olurdu acaba? Dünyanın bilmediğimiz bir hikâyesi var. Onun bedenindeki değişiklikleri, ancak bili­min açıklık getirebildiği ölçüde bilebiliyoruz. Ka­ra parçalarının şimdiki gibi olmadığı artık hepi­mizin bildiği coğrafî bir gerçek… Belli ki gezege­nimizin geçirdiği değişimlerin onda oluşturduğu salınımlar tahminlerimizin çok ötesindedir.

Piri Reis’in haritalarının kaynağının, en azın­dan üç yüz bin sene önceki dev bir uygarlığa ait olduğunu söyleyenler var. Hatta diğer eski haritaların kaynaklarının da, belki ondan daha önceki haritaların kaynağının da şu an hafızalarımızdan silinmiş olan ileri bir uygarlığa ait olduğunu iddia edenler var. Piri Reis’in haritası sadece meraklı gizemciler için değil, araştırmacılar, tarihçiler ve diğer bilim dallarının da hareket noktasıdır. Kimileri bu kayıp uygarlığın peşine sessizce düştüler, kimileri efsane kıtayı ararken keşif ge­leneğine uydular.

Avrupalı kâşifler bilinmeyen zenginliklere doğru iştahla yelkenlerini şişirirlerken, yanlarındaki tayfalara hep altınlar ve diğer eşi benzeri görülmemiş zenginliklerle dolup taşan gizemli kara parçalarından söz ettiler. Böylece altın umudu taşıyan, zengin olma ha­yalleri kuran tayfalar, hiç bıkıp usanmadan gemi­lerle yıllar yılı süren deniz yolculukları yaptılar.

Piri Reis, haritasında çizdiği pek çok yere gi­debilmiş değildi. Ama kusursuz ve benzersiz bir harita ortaya çıkarmıştı. Haritaların üzerine çizdiği resimler­de, hiç görmediği kıtaların hayvanlarını resmetti. Bunu nasıl yapabildiği hâlâ yanıtlanabilmiş de­ğildir. Bütün bunlardan sonra 1554’de Mısır’da ba­şı kesilerek idam edildi. Öldüğünde seksen ya­şındaydı. Saray entrikalarına kurban gittiği söy­lense de, idam edilme nedeni onun yaşamındaki yanıtlanmamış sorulardan biridir.

Bu Türk denizcisi neden idam edildi? Padişah tarafından onaylanmayacak ne yap­mıştı?

Gerçek şu ki Piri Reis’in ardında bıraktığı harita, in­sanlık tarihine ait gözden kaçan bir zamanı barındı­rıyor. Doğrusal bakış açımızın geç­miş bölümünü aydınlatmak için sessizce keşfedilmeyi bekleyen bu eşsiz belgeye dönüp yeniden bakmanın şimdi tam zamanıdır.

Gönderiliyor
Kullanıcı Oyları
( oy)

Yorum Bırak