Osmanlı'da Yenileşme Döneminde Açılan Askeri Okullar | Onlinezeka

Osmanlı’da Yenileşme Döneminde Açılan Askeri Okullar

Osmanlılarda eğitim-öğretim alanındaki ilk yenileşmeler, Batı örneğine benzetilmeye çalışılan askerî okulların açılması şeklinde görülür. Yenileşmelere askerî eğitim – öğretimden başlanmasının temel nedenleri şunlardır :

l.  Osmanlılar, savaşlarda yenilgileri çoğaldıkça, bunu öncelikle Avrupa subay ve askerlerinin iyi yetişmiş olmalarına, kendilerinin bu alanda geri kalmalarına bağlamışlar, önce, Avrupa tarzında bazı askerî yenileşmelere girişmeyi gerekli görmüşlerdir.

2. 18. yüzyılda Osmanlılara gelen yabancı uzmanlar da öncelikle askerî yenileşmeyi tavsiye etmişlerdir.

3.Yenilgiler nedeniyle askerî eğitim-öğretimde yenileşmelere gidilmesine medreseliler bir şey diyemediğinden önce bu alanda çalışılması mümkün olmuştur.

Mühendishane-i Bahri-i Hümâyûn (1776)

İlk askerî deniz okuludur. Rus donanması, Mayıs 1770’te, Çeşme limanında demirli bulunan Osmanlı donanmasını bir baskınla yakmıştı. Bu felâketin, gecikmeden ve öncelikle bir askerî deniz okulu açılmasında etkisi olduğu kesindir. Riyaziye derslerinin “Hendese” adı altında okutulmasından dolayı buna ve yirmi yıl sonra açılacak askerî kara okuluna Mühendishane denmiştir. Deniz okulunun ilk hocası Cezayirli Seyit Haşan adında, Batı dillerini bilen, usta bir denizciydi; Okulda Fransız öğretmenler ve ulemâdan bazı kişiler ders vermiştir.

Mühendishane-i Bahri-i Hümâyûn (1776)

Osmanlılarda Batıya açılan ilk pencere olan bu okula, önceleri, kaynak olacak bir okul bulunmadığı için, okuma ve yazma bile bilmeyen küçük çocuklar alınıyordu. Programı, günümüzdeki ilk ve kısmen orta öğretim düzeyinde idi: Çocuklara önce okuma yazma, Arapça, Farsça, Fransızca öğretilir, sonra Matematik ve Denizcilik bilgileri verilirdi. Daha sonra kaptan ve subayların 13-16 yaşında olan, Kur’an ‘ı okumuş, sülüs yazı yazabilen çocukları alınmaya başlandı. Süresi 3 yıldı. 1. ve 2. sınıflarda öğrenciler beraberce şu dersleri görürlerdi: İlmihal, Arapça, Hesap, Hendese, Cebir, Resim. Üçüncü sınıfta uzmanlık sınıflarına ayrılırlar ve ilgili dersleri okurlardı. 1842’lerden itibaren Fransızca seçimlik, İngilizce zorunlu hale getirildi.

Askerî Deniz Okulu I. Abdülhamit döneminde açılmıştı. Kendisinden önce hüküm süren kardeşi III. Mustafa Astrolojiye aşırı düşkündü. Gönderdiği elçisiyle, Prusya Kralı II. Frederik’ten üç iyi “müneccim” istemişti; nedeni de, Kralın iyi müneccimler sayesinde devlet işlerinde başarılı olduğunu düşünmesiydi. Kral, elçiye şu cevabı verdi: “Başarımın üç sırrı vardır:

Bunu da Okuyabilirsin...
Orta Çağ'da Avrupa'da Düşünce, Bilim ve Sanat

1. Tarih okumak ve geçmişin derslerinden yararlanmak

2. İyi bir orduya sahip olmak ve barışta, onu, hemen savaşa girecek gibi eğitmek

3. Hâzineyi dolu tutmak. Benim müneccimlerim işte bunlardır. Padişah dostuma böylece bildiriniz.”

Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn (1795)

III. Selim tarafından açtırıldı. O, babası III. Mustafa’dan bazı yenileşme fikirleri almıştı. Bu Askerî Kara Okulu, daha çok, topçuluk, istihkâm, haritacılık öğretimi yapıyordu. Nizamnamesinde kuruluş amaçları şöyle anlatılmıştır: “Hendese, Hesap, Hikmet ve Coğrafya tenlerinin yayılması ve Devlet-i aliyeye çok gerekli olan sanayi- i harbiyenin tâlim ye taallümü ile uygulamaya konması”. Yeniçerilerin kuşkulu ve düşmanca bakışlarına rağmen böyle bir okulun açılması çok önemli bir gelişmedir.

Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn (1795)

Okula önce, lağımcı (istihkâm) ocağı neferlerinden 50 ve humbaracı (topçu) ocağı neferlerinden 30 nefer olmak üzere toplam 80 kişi alınmış, bunlara bir hoca, beş kalfa ve bir Fransızca muallimi ve mütercim tayin edilmiştir.

Mühendishane-i Bahri-i Hümâyûn daha sonra Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn ile usûl-i tahsili birleştirilmiştir.

Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn’un öğretim süresi 4 yıl idi.

Sınıf-ı rabi* (l.sene) Sınıf-ı sâlis (2. sene) Sınıf-ı sâni (3. sene) Sıntf-ı evvel (4. sene) Hüsn-i Hat İmlâ Resim Arabî Mukaddimat-ı Hendese Rakam

Fransızca llm-i Hesap Usûl-i Hendese Coğrafya Arabî Fransızca Coğrafya

Müsellesat-ı Müsteviye Cebir

Tahlit-i Arazi Tarih-i Harb Fenn-i Mahrutiyat

Hesab-ı Tefazulî ve Tamamî

Cerr-i Eşkal llm-i

Heyet Fenn-i

Remi Fenn-i

Lağım Tâlim

Nazariyatı

İstihkâm

Nizamnamede sınıflara verilen adlar, rabi, sâlis, sâni, evvel terimleriyle terstir. Şöyle ki, rabi 4. anlamında olduğu halde 1. sene (ilk yıl) anlamında kullanılmıştır. Şâkirdan, salı ve cuma günleri dışında okulda bulunacak, pazartesi ve perşembe günleri bir sahraya çıkarak arz (zemin, yer) üzerinde “ameliyat-ı fünûnu meşk ve tâlim edeceklerdir”. Böylece, önemli ölçüde uygulamaya yer verildiği görülüyor.

Böyle önemli bir askerî okulun açılması ve dönemin sayılı hocalarının orada toplanması Avrupa’nın ilgisini çekmiş ve her devletten pek çok kitap hediye edilmiştir. Hatta, Padişahın yakınlığını daha çok kazanmak için Napoleon (Fr) hepsinden çök hediye göndermiştir. Okulda tunçtan yapılmış Hendeseye dair çeşitli ölçme ve hesap âletleri vardı.

Bunu da Okuyabilirsin...
Çanakkale Savaşı'nda Mustafa Kemal Atatürk

Şâkirdandan gerekenleri tedip ve terbiye için her dershanede bir falaka bulun­maktaydı. Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn’un ilk hocaları şunlardır: Kırımlı Büyük Hüseyin, İshak, Abdurrahman, Sakıp, Yahya, Ömer Efendiler. Bunlar Batı dillerini, müsbet bilimleri iyi bilen dönemin en erdemli hocaları idi. En tanınmışı, okulun ikinci Başhocası İshak Efendidir (öl. 1834). Çeşitli müsbet bilim kitapları yanında Matematik ve tabiî ilimlere ilişkin dört ciltlik Mecmua-i Ulûm-i Riyaziye adında bir eseri vardır. Bu eser, Osmanlılara ilk kez Avrupa’nın yüksek Matematiğini, modern Fiziğini kısmen soktuğu için önem taşır. Bu bilimlerin o günkü Türkçe terimlerini de yi-ne o tesbit etmiştir.

1848’de çıkarılan bir nizamnamede okuldaki hocaların derslerini güzel ve açık biçimde anlatmaları, çok önemli engeller hariç derslerini terk etmemeleri, soru soran ya da anlamadığı bir konu bulunan öğrencilere ders dışında ve mütalaa sırasında yardımcı olmaları vs. istenmektedir.

Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn’un sınıf-ı evvel (4. sene yani son sınıf) öğrencileri, istihkâm, yol, bina, köprü vs. gibi devlet inşaat ya da tamiri için taşraya giderlerdi. Bunlardan, gittikleri yerlerin haritalarını çıkarıp okula getirmeleri istenmiştir. Böylece Osmanlı ülkelerinin genel haritalarının yapılabileceği düşünülmüştür.

Tıphane-İ Âmire ve Cerrahhane-i Mamure (1827)

1805’te İstanbul’da Rumlara bir Tıpokulu kurulması izni verilmişse de bunun 1812’de kapatıldığı sanılıyor.

Ocak 1807’de, lIl. Selim’in saltanatının son günlerinde çıkarılan bir nizamname ile İstanbul Tersanesi içinde bir Tıp Mektebi kurulmuştur. Öğretim İtalyanca yapıla-cak ve yavaş yavaş Fransızcaya geçilecekti. Yetişecek tabipler donanma ile sefere çıkacaklardı. Bu teşebbüs, Mayıs 1807’de Kabakçı isyanı yüzünden sönmüştür.

Tıp ve cerrahlık öğretimi yapan, Müslümanlardan tabip ve cerrah yetiştirmeyi amaçlayan bir başka askerî okul II. Mahmut döneminde 14 Mart 1827’de açılmıştır. Tıphane-i Âmire ve Cerrahhane-i Mamure denen bu okulun süresi 4 yıl ve programı, kısaca şöyle idi:

Tıphane-İ Âmire ve Cerrahhane-i Mamure (1827)

Arapça, Türkçe, Fransızca Sarf ve Nahiv, İmlâ, Kitâbet, ilaçların, bitkilerin ve hastalıkların Arapça ve Türkçe adları, boş zamanlarda Din dersleri, Cerrahlık uygu­laması, Fransızca olarak şekillerle Anatomi ve Tıp bilimine giriş, sonra yeteneklilerin seçilip hastanede cerrahlık uygulaması yapmaları.

Mekteb-i Tıbbiye’de öğretim Fransızca, Cerrahhane’de Türkçe yapılıyordu. II. Mahmut, 1838’de okulda öğrencilere hitaben söylediği nutukta, Tıp öğretiminin son zamanlarda Avrupa’da geliştiğini, şimdilik Fransızca olarak öğretimin kaçınılmaz olduğunu, fakat, zamanla Tıp öğretiminin Türkçe yapılması için şimdiden çaba harcanması gerektiğini ifade etmişti. Okulda, Viyana’dan getirilen Dr. Bernard vb. yabancı hocalar ders vermişlerdi.

Bunu da Okuyabilirsin...
Osman Bey Dönemi'ndeki Olaylar ve Savaşlar (1281 - 1326)

Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye (1834)

Zamanla bozulan Yeniçeri Ocağı, II. Mahmut’un Batı yöntemlerine göre eğitilmiş yeni bir ordu oluşturmasını ya da kendisinin böyle bir ordu içine alınmasını istemi-yordu. Yeniçerilere göre, yeni yöntemlerle askerî eğitim “gâvur işi” idi. Sonunda II. Mahmut halkın ve medrese öğrencilerinin de desteğini aldı ve, 15 Haziran 1826’da Yeniçeri kışlalarını topa tutarak Ocağı söndürdü. Bu olaya “vak’a-i hayriye” (hayırlı olay) denir. Bu olaydan sonra kurulan Asâkir-i Mansure-i Muhammediye adını taşıyan yeni ordu içinde yaşları küçük fakat yetenekli er, onbaşı ve çavuşlardan bir kısmı ayrıla-rak Mektep ya da Sıbyan Bölükleri adı ile teşkilâtlandırılmış ve bunlara okuma yazma öğretimi yapılmıştır (1831). Kısa bir süre Talimhane adı verilen bir binada bazı acemi erlere okuma yazma, dinî bilgiler, harb bilgileri öğretilmiştir. Ayrıca, Avrupa’dan tâlimci subaylar getirildiği de olmuştur.

Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye (1834)

Yararlı da olsa bu girişimler, hâlâ muazzam Osmanlı İmparatorluğunun büyük ordularını daha eğitilmiş duruma sokmak için yeterli değildi. Mühendishane-i Berri-i Hümâyûn’dan da senede ancak bir kaç subay yetişiyordu. Bu nedenle, bizzat padişahın isteği İle önemli bir askerî okul açılması kararlaştırıldı. Mektep ya da Sıbyan Bölükleri denen ve kısa bir süre önce teşkilâtlandırılan askerler ayrı bir binaya yerleştirildi ve bunlara daha ciddî bir program uygulanmaya başladı ve Mekteb-i Harbiye kurulmuş oldu (1834). Okulun ilk öğrencileri, böylece ordunun bir taburunu teşkil ediyordu.

Mekteb-i Harbiye’nin iki kısımdan oluştuğu anlaşılıyor. Önce 8 adet hazırlık sınıfı vardı. İkinci kısımda meslekî bilgiler veriliyordu.Okul kurulduktan hemen sonra bazı öğrencileri Viyana, Paris ve Londra’ya tahsile gönderilmiş, Avrupa’dan öğretmen getirilmiştir.

Mekteb-i Harbiye giderek çağına göre ileri bir öğretim kurumu haline gelmiş, oradan çıkan subayların sivil okullarda müsbet bilim derslerini okuttukları sık görülmüştür. Böyiece Mekteb-i Harbiye/sadece subay yetiştirerek değil, uzun yıllar, bir öğretmen kaynağı olarak da eğitim tarihimizde etkinlik göstermiştir.

Mızıka-ı Hümâyûn Mektebi (1834)

Mızıka-ı Hümâyûn Mektebi (1834)

1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılması ile eski Mehterhane de ortadan kalkmıştı. Bu nedenle ordunun ihtiyacı olan yeni bir mızıka mektebi 1834’te açılmıştır.

Gönderiliyor
Kullanıcı Oyları
( oy)

Yorum Bırak