Bu Yazıda Neler Var?
Marco Polo’nun Hayatı
”Kimse bana inanmayacağı için, gördüklerimin yarısını bile anlatmadım.”
8 Ocak 1324’te söylenen bu cümle, doğunun harikalarım keşfeden ünlü gezgin ve kâşif Marco Polo’nun son sözleri olmuştur.
Marco Polo, 1254 yılında Venedik’te doğmuştur. Seyahat ettiği Çin ve Güneydoğu Asya hakkında anlattıkları hâlâ şüpheyle karşılansa da, keşfettiği diyarlar ve tanık olduğu şaşırtıcı olaylar asla inkâr edilemez.
Ona şüpheyle yaklaşılmasının nedeni, seyahatlerini bir başkasına yazdırmış olmasındandır. Marco Polo, 1298 yılında Cenova ile Venedik arasında sürüp giden ticari bir savaş nedeniyle tutuklanmıştı. Onun gibi biri için bu tutukluluk süresi bir bakıma yaşadıklarını yeniden gözden geçirme süreciydi. Anılarını kaleme alıp romanlaştıracak ve onun yaşadıklarından inanılmaz öyküler yaratacak o yazar ile işte bu tutukluluk süresi içinde tanışmıştı.
Yazar Rustichello, Marco Polo’nun ona anlattıklarını kendi fantezileri ile birleştirmiş miydi, yoksa Marco Polo yazara yaşadığı olağandışı Doğu yolculuğunu biraz renklendirerek ve duyduklarını ekleyerek mi aktarmıştı?
Onun yazdıklarından asla şüphe duymayan bir diğer kâşif ise Kristof Kolomb dur. Marco Polo’nun kitabında yazdıklarını kendisine rehber alan Kolomb’un, düzenlediği keşif gezileriyle onun gittiği yerleri bulabilmek umuduyla dolaştığı söylenir.
Marco Polo hakkında şüphe uyandıran sorular daha çok Çin seyahatlerine aittir. Marco, üç yıl boyunca Çin’de valilik yapmış olduğundan bahsetmesine rağmen, anılarında Çin Seddi’nin adı hiç geçmemektedir.
Üstelik Batı dünyasının tamamen yabancı olduğu bir yemek yeme aleti olan çubuklardan hiç söz etmemesi de garipsenmektedir. Marco Polo, Çinlilerin çay içme kültürleri ve alışkanlıklarından, kadınlarının küçük ayaklara sahip olmak için ayaklarını sararak kendilerine bir tür işkence etmelerinden de bahsetmemiştir.
Buna karşılık, yazdırdığı kitapta Kubilay Han’ın kişiliğinden övgüyle söz eder ve onu yakından tanıyan birinin bilebileceği şekilde bahseder.
Marco Polo, Kubilay Han’ın yanında uzun yıllar görev yapmıştır ve onun kişiliğinden etkilendiğini açıkça belirtir. Ona göre Kubilay Han, adil, hoşgörülü ve diğer dinleri ve uygarlıkları merak eden, cesur ve açık kalpli biridir.
Ama şüphe uyandıracak bütün bu somlara rağmen Marco Polo, Çin’e ve Güneydoğu Asya’nın güzelliklerine ve büyülü şehirlerine yolculuk etmiş bir gezgin ve kâşiftir.
O, büyüklerini örnek alan ve onların bir adım daha ötesine geçmek için elinden geleni yapan bir çocuk olduğunu henüz on beş yaşındayken kanıtlamış bir serüvencidir.
Babası ve amcasının ticaret yaptığı alan Venedik’le sınırlı olmayınca, o da onlarla gezmeye başlamıştı. Doğunun bütün gizemli yollarım bilip kendilerince ticaret güzergâhı haline getiren bu iki kardeş, yaptıkları yolculuklarla Marco ya daha doğmadan çok önce bir rota çizmiş oldular.
Harikalar Kitabı
Marco Polo’nun gezi anılarından oluşan bu kitabın en önemli yanı, Batılı birinin yabancı kültürleri küçümsemeden ve önyargısız bir şekilde yaklaşımıdır.
Marco, bu anlamda Avrupalı çağdaşlarından farklı bir Batılıdır. Kendi kültürüne benzemeyen kültürlerle karşılaştığında onları karalamamış, tam tersi bu kültürlerin meziyetlerinden ve Batida olmayan zenginliklerinden söz etmiştir.
Adından da anlaşılacağı üzere “Harikalar Kitabı” Batının o güne dek hayal bile edemediği harika insanlardan, harika ülkelerden, harika sultanlardan, hanlardan, aşklardan ve zenginliklerden söz etmektedir. Yine de bu kitapta Avrupalıya sunulan en önemli şey, bol zenginlikler, mücevherlerden çok, sihirli ve efsunlu bir Doğu dünyasıdır.
Tarihi İpek Yolu
ipek yolu, iki bin yıldan daha fazla bir süredir Doğu ile Batı uygarlıklarını anlayış, gelenek, politika ve ticaret olarak birbirine ulaştıran bir yol şebekesidir.
Avrupa’ya geçmeden hemen önceki ayağını İstanbul oluşturur. En doğudaki şehirler ise Pekin ve Şanghay’dır. Kuzey Afrika’nın güneyinde İskenderiye’ye kadar uzanan yol, Hindistan’da Agra ve daha aşağılara dek iner. Hazar denizini geçtikten sonra Orta Asya’ya yönelen, dört kol olan yolun Alma Ata’ya kadar çıkan bir rotası vardır.
Tarih boyunca kâğıdın, ipeğin, mücevherlerin, barutun, parfümün, porselenin ve Doğu felsefe-düşünce akımlarının Batıya aktarılması İpek yolu sayesinde gerçekleşmiştir.
Âlimlerden gezginlere, serüvencilerden kâşiflere, yağmacılara kadar pek çok farklı niyetin güzergâhı olan İpek yolu, on üçüncü yüzyılda Marco Polo’nun “Harikalar Kitabı” sayesinde iyice efsaneleşmiş ve bu rotayı keşfetmek arzusunda olanları kendisine çekmiştir.
Bu yol, mitolojik ve mistik hikâyeleriyle pek çok tarihi noktayı üzerinde barındırması ve insan tenine bir masal yumuşaklığıyla temas eden ipeğin Doğudan Batıya yolculuk güzergâhı oluş nedeniyle “ipek yolu” adını taşır.