İbni-i Sina Kimdir? Eserleri Nelerdir?

İbni Sina Kimdir? Eserleri Nelerdir?

Buhara yakınlarında Afşana köyünde dünyaya gelen İbn-i Sina, başta tıp olmak üzere Türk eğitimine yüzlerce kitap ile katkı sağlamıştır. İbn-i Sina’nın en önemli yönlerinden birisi de Türk eğitimine yaptığı katkılardır. İbn-i Sina günümüzden bin yıl önce çocuk eğitimi konusunda modern eğitimin tespitlerini ortaya koymuştur.

Kendisine, Aristo ve Farabi’den sonra gelen üçüncü öğretmen anlamında muallim-i sâlis denen İbni Sina (980-1037), gerek Türk gerek dünya felsefe, tıp ve eğitim tarihinde çok önemli bir yer tutar. Ebû Ali el-Hüseyin b. Abdullah b. Smâ, Türk-İslâm düşünce ve bilim tarihinin en seçkin simalarından biridir. Hayatını, öğrencisi Cüzcanî’ye anlatmıştır. Bu sebeple, hayatı hakkındaki bilgiler hem fazla hem de kesindir. Bu biyografiye göre Ibni Sînâ’nın babası Abdullah Belhli’dir; Sâmânoğullan iktidarı sırasında, memuriyeti dolayısıyla Buhâra’nın önemli yerleşim yerlerinden biri olan Hormisen’e göç etmiş, buraya yakın bir başka yerleşim yeri olan Efşene’den evlenerek oraya yerleşmiş, Ibni Sînâ da burada 980 yılında (H. 370) doğmuştur. Kültür seviyesi yüksek ve tahsilli bir ailenin üyesi olduğu anlaşılan ve annesinin özel ilgisiyle eğitilen Ibni Sınâ, bilim hayatına, Buhâra’da özel hocalar nezaretinde önce Kur’an ve edeb ilimlerini öğrenerek başlamıştır.

On yaşına geldiğinde hem Kur’an’ı ezberlemiş, hem de Kur’an’a dayalı ilimlerin ve sözü edilen edeb ilimlerinin tahsilini tamamlamıştır. Bu arada evlerinde Mahmud el- Messah’dan Hint matematiği öğrenmiştir. Yaşı küçük olmasına rağmen o, herkesi şaşkınlık ve hayrete düşürecek derecede bir bilgi seviyesine ulaşmıştır. Bu, Ibni Sînâ’nın zekâ yaşının son derece ileri olduğunu göstermektedir.

Ibni Sînâ’nın, erken yaşlarda ileri düzeyde eğitim almaya başlamasının sebebi, gerek annesi gerekse babasının eğitim seviyelerinin yüksek oluşuna ve içinde bulundukları çevrenin eğitim durumuna bağlı olsa gerektir. Evleri, felsefe, geometri ve Hint matematiğinin sürekli konuşulup tartışıldığı bir eğitim kurumu niteliğindedir.

Hanefi mezhebine mensup olan İsmail ez-Zâhid’den, fıkıh ve metodolojisi, Buhâra’ya gelen felsefe ve mantık bilgini Abdullah en-Nâtılî’den yine özel derslerle mantık okumuştur. Çok kısa sürede Nâtılî’den okuduğu mantık kitabı İsagoji’yi (Porphirios’un mantık kitabı) kavramış, yaptığı yorumlarla hocasını şaşkına çevirmiştir. Oklides’in geometrisi ve Ptolemaios (Batlamyus)’un Mecesti isimli astronomi kitabını, kendi gayretiyle sonuna kadar okuyup hocasına kendi yorumlarını da katarak açıklamış; Nâtılî, bu kitapları, Ibni Sînâ’nın izahlarıyla anlamış ve nihayet bu kadar küçük yaştaki bir dehaya hocalık yapamayacağını fark ederek Buhâra’dan ayrılmıştır.

Bunu da Okuyabilirsin...
Nurullah Ataç Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Buradan itibaren çeşitli felsefe kitapları okuyan, felsefede belli bir mesafe aldıktan sonra tıp tahsiline başlayıp, kısa zamanda bu alanda da kendisini yetiştirip tanındığını belirten İbni Sınâ, gerek hastalıkların teşhisi gerekse tedavileriyle ilgili ilaçların tayin ve tespitinde de başarılar elde etmiştir. Bu, onun yalnız teorik tıpta değil, aynı zamanda tıbbın uygulama alanında ve eczacılıkta da ileri seviyede olduğunu göstermektedir. Bu yüzden tıp alanında kendisini yetiştirmiş olan pek çok tabibe dersler verdiğini ifade etmektedir. Tıpla ilgilenirken, felsefe ve fıkıhla da ilgisini kesmemiştir; bütün bunları yaparken o, henüz 16 yaşındadır.

Buradan itibaren tekrar düşünce bilimlerine yönelen İbni Sınâ, geceli gündüzlü tam bir buçuk yıl, kısa süreli dinlenmelerle okuyarak mantık, fizik ve matematikte en ileri seviyeyi yakalamıştır. Anlamakta güçlük çektiği Aristo’nun “Metafizik” isimli kitabını, Fârâbî’nin “Fî Ağrâdi Kitabi Mâ Ba’de’t-tabîa” (Metafizik Kitabının Maksatları Hakkında) isimli kitabını okuyarak ayrıntılarıyla birlikte kavramış ve felsefesini, sağlam temeller üzerine kurmuştur

Bu sıralarda Sâmâriî hükümdarı Nuh b. Mansur’un tedavi edilemeyen hastalığını tedavi ederek sarayın hekimleri arasına alınmış ve saray kütüphanesinde bulunan felsefe, tıp, edebiyat, fıkıh vs. alanlarıyla ilgili birçok kitabı okuma fırsatı bulmuş ve kendi ifadesiyle, 18 yaşına geldiğinde artık okuma ihtiyacı hissetmeyecek kadar bilgi sahibi olmuştur. İbni Sınâ, tıp alanında kendisine “eş-Şeyh er-Reîs” unvanını getirecek olan bilgi seviyesine, daha çocukluk ve gençlik yıllarında ulaşmıştır.

Saraydaki hekimliği sırasında, el-Arûzî isimli bir tanıdığının ricası üzerine, matematik dışındaki bütün bilimleri içine alan “el-Hikmetü’l-Arûziyye” isimli ilk eserini yazarak eser üretme dönemine başlamıştır. İbni Smâ’nın, 21. yaşında başlayan ve ömrünün sonuna kadar süren yazı hayatını içine alan bu süreç, o güne kadar tuttuğu notlarını, kendi düşünceleriyle de birleştirerek, çağlar boyunca insanları aydınlatacak olan ölümsüz eserlerin ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur.

Ibni Sınâ, babasının ölümünden sonra, Buhara’dan Gürganc’a gitmiş; Bîrûnî ile Ibni Sınâ arasında bilimsel münazaralar gerçekleşmiştir. Bu sıralarda Gazneli Devleti hükümdarı Gazneli Mahmut, Emir Ali b. Memun’dan, uhdesinde bulunan alimleri kendi sarayına göndermesini istemiş, Ibn Sınâ, felsefeye karşı olduğunu bildiği Sultan’ın bu çağrısına katılmayıp Gazneli Mahmut da bu hususta ısrar edince Gürganc’dan ayrılıp, önce Nesa’ya oradan da değişik vilayetlere göç etmiştir. Nihayet Cürcan’a yerleşen Ibni Sınâ, burada, biyografisini anlatacağı öğrencisi Ebû Ubeyd el-Cüzcânı ile tanışmıştır.

Ibni Sınâ, Cürcan’da ilme saygılı biri olan Ebû Muhammed eş-Şîrâzî’nin kendisine sağladığı rahat ortam ve geniş imkânlar içerisinde öğretim faaliyetleri ve bilimsel aktivitelerde bulunmuş, bir kısım kitaplarını burada yazmıştır. Kânun isimli tıp kitabının baş taraflarını da burada iken oluşturmuştur. Bir süre çalışmalarını burada sürdüren Ibni Sınâ, buradan Rey kentine giderek Büveyhi Valisi Mecdüddevle’nin hastalığını, buradan Hemedan’a giderek Mevdüddevle’nin kardeşi olan Büveyhi Hükümdarı Şemsüddevle’nin kulunç hastalığını tedavi ederek, dostluğunu kazanmış; vezirlik makamına getirilmiştir. Orduda huzursuzluk olunca vezirlikten azledilmiş; hükümdarın hastalığının nüksetmesi üzerine tekrar saraya çağrılıp hastalığı tedavi ederek ikinci kez vezirliğe atanmıştır. Gündüzleri devlet işleri ile ilgilenip, gecelerini talebelerine ve yazdığı eserlerine ayıran Ibni Sınâ, sıhhatine dikkat etmeyen Şemsüddevle’nin ölümü üzerine görevinden kendi isteğiyle ayrılmıştır.

Kâkûyî Emiri Alâuddevle’ye mektup yazarak oraya gitmek istediğini belirtmiş ve mektuplaşma fark edilince için, Ferdecan Kalesi’nde hapsedilmiş, dört ay süren mahkumiyeti, Alâuddevle’nin Hemedan’ı almasıyla sona ermiştir. Bu mahkûmiyet sırasında Şifâ’yı tamamlamış, bazı felsefî ve tıbbı eserler de yazmıştır.

Yanındakilerle birlikte Isfahan yakınlarındaki Taberân’a gelen İbni Sînâ, Alâuddevle’nin yanındayken matematik, musiki, kozmografya gibi konularla ilgilenmiş, Necat ve Danişnâme-i Âlâi’yi tamamlamış, mevcut takvimlerdeki yanlışlıkları düzeltmek için astronomiyle ilgilenmiş, bir kısım aletler icat ederek gözlemlerinde kullanmıştır.

Bunu da Okuyabilirsin...
İbni Batuta Kimdir? Seyahatnamesi Ne Anlatıyor?

Gazneli Sultanı Mes’ud b. Mahmud’un İsfahan’ı alması sırasında Ibni Sînâ’nın evi ve kütüphanesi kargaşada yağmalanınca, gerek bu olaya üzüntüsü gerekse hususi hayatına fazla dikkat edememesinden dolayı Alâuddevle’nin maiyyetinde bir seferde bulunduğu sırada sağlığı bozuldu. Daha önce muhtelif insanları başarıyla tedavi ettiği kulunç hastalığından, çabucak kurtulmak için kendisini tedavi etmeye başladı. Ancak tedavinin dozunu ayarlayamayınca bağırsaklarında yaralar oluştu. Bir yandan hareket halindeki orduya ayak uydurmaya çalışırken bir taraftan da tedavisine devam eden Ibni Sînâ’nın rahatsızlığı giderek arttı ve epilepsi rahatsızlığı da kendini gösterdi. Cüzcani, İsfahan’a gelince Ibni Sînâ’nın burada kısmen iyileştiğini, bilim meclislerine tekrar katıldığını, fakat ihtiyatı elden bırakarak kendisine bakmayınca ve hasta haliyle Alâuddevle’nin Hemedan seferine katılınca, hastalığın nüksettiğini belirtmektedir. Hemedan’a geldiklerinde artık tedavinin fayda vermeyeceğini anlayan Ibni Sînâ, tedaviyi bırakarak artık kaderine razı bir halde beklemeye başladı ve birkaç gün sonra da vefat etti (1037). Hemedan’da defnedildi, kabri buradadır.

Bunu da Okuyabilirsin...
Ayça Ayşin Turan Kimdir? Sevgilisi Kim?

İbn-i Sina’nın Eğitim Görüşleri

Ibn-i Sina eğitimin insanın yeteneklerini ortaya çıkarılması olarak tanımlar. İbni Sina’nın eğitim görüşleri, yeni eğitim denen ve XVIII. yüzyıldan (özellikle J.J.

Rousseau’dan) beri gelişen görüşlerle karşılaştırılınca aralarında önemli benzerlikler bulunduğu görülür.

  • İbni Sina, hangi sınıf ve statüde olursa olsun, her çocuğun eğitilmesini istemiş, böylece demokratik bir görüş ileri sürmüştür.
  • İbni Sina, meslek eğitimine çok önem vermiştir.
  • İbni Sina, çocuğun okul içinde kendi yaşıt ve arkadaşlarıyla eğitilmesinin önemini belirtmiştir.
  • İbni Sina, öğretmenin çocuğu tanıması, onun yetenek ve kabiliyetlerini fark etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. O, böylece, bireysel farklılıkların göz önünde tutulmasını istemiştir.
  • İbni Sina, çocuğun zevk ve ilgilerinin genel ve meslekî eğitimde göz önünde tutulmasını istemiştir.
  • İbni Sina, oyun’un çocukluğa özgü bir faaliyet olduğunu söylemiş, böylece, yeni eğitimin önemli ilkelerinden birini dile getirmiştir.
  • İbni Sina, deneye, gözleme, nedenleri araştırmaya dayanan bir eğitim- öğretim önermiştir.
  • İbni Sina, çocuk (zerindeki baskıların olumsuz sonuçlarına dikkati çekmiş ve disiplin alanında günümüz verilerine uygun görüşler ileri sürmüştür.

Şu halde, İbni Sina’nın XVIII. yüzyılda Batı’da yeni eğitim akımını başlatan JJ.Rousseau’yu etkilemiş olduğu düşünülebilir. Onun eserleri Lâtinceye çevrilip yüzyıllarca Batı’da okunduğu için bu pekâlâ mümkün görünmektedir. Modern ve kalkınmış toplumların vazgeçilmezlerinden olan zorunlu eğitimi İbn-i Sina günümüzden (1014) yaklaşık bin yıl önce ortaya koymuştur. Ona göre altı yaşına gelen çocuk okula gönderilmeli ve on dört yaşına kadar eğitilmelidir.

İbn-i Sina öğretmenin yumuşak huylu olmasının çocuk üzerinde olumlu izlenimler bırakacağını dile getirir. Çocuklar bir arda ve toplu şekilde eğitilmelidir. Böylelikle İbn-i Sina sosyalleşmenin okulda başlayacağı konusunda da görüşlerini bin yıl önce ortaya koymuştur.

İbn-i Sina’ya Göre Eğitim Türleri

Zihni Öğretim:

Sınai Öğretim:

Telkini Öğretim:

Tedibi Öğretim:

Taklidi Öğretim:

Tenbihi Öğretim:

Gönderiliyor
Kullanıcı Oyları
( oy)

Yorum Bırak