Kaza anlarında yaralanmaları önlemek için geliştirilen hava yastıklarının tarihi 2. Dünya Savaşı’na kadar uzanmaktadır. Hava yastıkları ilk zamanlarda uçak kazalarına karşı tasarlanmış ve bu dönemde patenti alınmıştır. Arabalarda kullanılmaya başlanması ise ancak 80’li yıllarda olmuştur.
Hava yastıkları üç temel parça bir araya getirilerek yapılır. Birincisi ince naylon iplikten üretilerek ve bir silindir üzerine sarılarak yapılan yastığın kendisidir. Ancak hava yastıklarının şoför için olanları tam silindir şeklinde değildir. Çünkü şoförün önünde direksiyon vardır ve onun için tasarlanmış olan yastık bu şekilde uygundur.
Yastığın ikinci temel parçası ona ne zaman şişmesi gerektiğini bildiren ve arabanın ön tarafına monte edilmiş sensördur. Bu sensor sert bir yüzeye 15-25 kilometre hızla çarptığında sinyal verecek şekilde ayarlanmıştır. Üçüncü ve son parça ise kaza anında yastığın şişmesini sağlayan sistemdir.
Hava yastıkları sanılanın aksine herhangi bir gazla dolarak şişmezler. Şişmeyi sağlayan kimyasal bir reaksiyondur. Bu reaksiyonun ana maddesi Sodyum Azidedir (NaN3) ve bir tüp içinde bulunur. Çarpma anında arabanın önündeki sensör bu tüpe bir elektrik sinyali gönderir. Bu olay esnasında küçük bir kıvılcım oluşur ve bu kıvılcımın ortaya çıkardığı ısı NaN3’ü çözerek nitrojen gazı açığa çıkarır. işte Çarpmadan sonraki 30 milisaniye içinde yastık açığa çıkan bu nitrojenle dolarak şişer ve yaralanmalara karşı emniyet bölgesi oluşturur.