Bu Yazıda Neler Var?
Kuleler, dar ve yüksek yapılardır. Genellikle kalelerin, surların ve eski şatoların üzerine, gözetleme amacıyla yapılırdı; sonradan daha değişik amaçlar için de kuleler yapılır oldu: Çan kulesi, yangın kulesi, paraşüt kulesi vb.
Bir kalenin savunma ve yandan berkitme yapıları olan kuleler, daha Antikçağ’da biliniyordu: Babil Kulesi, Kudüs Tapınağı vb. birçok Roma kulesi bugün de ayaktadır (Roma’da Aurelianus Duvarı, Trier’de Porta Nigra vb.). Bir kentin surlarıyla bütünleşen ya da kent dışında ayrı konumda bulunan Ortaçağ kaleleri, bu kulelerin artmasını ve çeşitlenmesini sağladı; ana kule son savunma yeri olarak önem kazandı. İtalya’da, kargaşa dönemlerinde kullanılan senyörlük kuleleri, rakip ailelerce yapıldığından, yüksek kuleler inşa etme konusunda bir yarış sürerdi (Bologna, San Gimignano). Antikçağ’da ve Ortaçağ’da yapılan seyyar ahşap kuleler, işgalcilerin, kuşattıkları kişilerle düz ayak savaşmalarına olanak verdi.
Hıristiyan dinsel anıtlarının kuleleri, çanları taşıyan çan kuleleridir; kare ya da sekizgen aydınlık kulesi çapraz şahın karesinin üstünde yükselir ve bu mekânı aydınlatır. Minare caminin ayrılmaz bir parçasıdır. Uzakdoğu’nun pagodası her zaman bir kule görünümünde değildir,
Dünyaca Ünlü Kuleler
Dünyanın en eski kulesi Babil Kulesi’ydi. 90 m yüksekliğindeki bu yedi katlı yapı MÖ 689’da, Asur Kralı Sanherip tarafından yıktırıldı.
Ünlü kulelerden biri de İtalya’daki Piza Kulesi’dir. 54 m yüksekliğinde ve 16 m çapında olan bu kule, 1174 yılında yapılmış ve daha yapılırken eğilmeye başlamıştır. Sekiz katlı ve 107 sütunlu olan kulenin bugünkü eğriliği 33 dereceyi bulmuştur.
Paris’in ünlü Eyfel Kulesi çeliktendir. Gustave Eiffel adındaki Fransız mühendisin 1889 Paris Sergisi için yaptığı bu kule dünyanın en yüksek yapılarından biridir (300 m). Radyo-televizyon vericisi ve meteoroloji gözlem istasyonu olarak kullanılmaktadır. İçinde turistler için de dinlenme ve şehri seyretme yerleri vardır.
İstanbul’daki Beyazıt Kulesi, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesinde bulunan bir yangın kulesidir. Yüksekliği 85 m’dir. Tepesine 180 basamak merdivenle çıkılır. Kule, II. Mahmut zamanında yaptırılmış ve 1849’da da taştan bir teras, onun üzerine parmaklıkla üç kat konarak esaslı bir onarım görmüştür.
İstanbul’un bir başka ünlü kulesi Galata Kulesi’dir. Bizans zamanında Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Silindir biçimindedir, yukarıya doğru biraz daralır. Tepesi külahlıdır. Son yıllarda İstanbul Belediyesi, Galata Kulesi’ni onartmış ve burada lokanta, kahve vb. turistik tesisler yaptırmıştır.
Kızkulesi, Üsküdar açıklarında, denizin üstündedir. Bizans zamanında yapılmıştır. Şimdi deniz feneri olarak kullanılmaktadır.
Dikilitaşlar
Bir olayı veya bir ünlü kişiyi anmak amacıyla yapılmış anıtlardır, örme olanları çoksa da asıl dikilitaş adını taşıyanlar yekpare taştan olanlardır.
İnsanlar çok eski çağlardan beri dikilitaşlar yapmıştır, antik çağlarda, demirden yontu aracı bulunmadığından ilk dikilitaşlar yontulmadan dikilmişti. Dünyanın her tarafında bulunan bu taşların en ünlüleri firavunların mezarlarının giriş yerlerine dikilen, üzeri hiyeroglif yazılı taşlardı. Bunların çoğu depremlerle yıkılmış, parçalanmış ve başka yapılarda kullanılarak ortadan kalkmıştır. Bazıları ise, sonradan başka yerlere taşınmış ve böylece zamanımıza kadar korunmuştur:
İstanbul’daki Dikilitaş ve örme Sütun Bizans döneminde Hipodrom’u (daha sonra Atmeydanı, günümüzde Sultanahmet Meydanı) süsleyen Üç anıttan ikisidir (Üçüncüsü Burmalı ya da Yılanlı Sütun). 18.74 m yüksekliğindeki Dikilitaş tek parça pembe granitten yapılmıştır. Mısır İmparatoru III. Tutmosis’in (MÖ 1504-1430) zaferlerini anlatan anıt, Heliopolis’teki Karnak Tapınağı’nın önüne dikilmişti. Julianus Apostata zamanında (361-363) İstanbul’a getirilen sütun, I. Theodosius döneminde mermer kaidesine yerleştirildi (390). Bu nedenle Theodosius Sütunu olarak da anılır. Kaidedeki Latince ve Yunanca yazıtlarda anıtın Mısır’dan getirilişi ve yerine yerleştirilişi anlatılır. Batı, doğu ve güney yüzlerde 1. Theodosius karısı ve çocuklarıyla birlikte oyun ve şenlikleri izlerken, kuzey yüzde ise Arcadius ve karısı işlenmiştir.
Paris’te Concorde Alanı’nda bulunan Luksor Dikilitaşı bugün Luksor’da II. Ramses tarafından dikildiği yerde kalan bir başka dikilitaşla birlikte Amon Tapınağı’nın girişini belirliyordu. Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından Louis Philippe’e armağan edildi. Taşınması için özel olarak yapılan ve İskenderiye’ye kadar çekilen bir gemi Nil Nehri’ni geçti ve 15 Ağustos 1831 ’de Luksor’a ulaştı. Mühendis Lebas’ın icat ettiği aygıtlarla yatırılan dikilitaş 1836’da Concorde Alanı’nın ortasına dikildi.
Günümüz dikilitaşlarının ünlü örneklerinden biri ABD’nin Washington kentindeki Washington Anıtı ’dır. 1884’te bitirilen 169 m yüksekliğindeki anıt, içten asansörlü ve basamaklıdır. İçinde ayrıca bir gözlemevi vardır.
Edebiyatımızın yazılı ilk kaynakları olan Orhon Anıtları da Orta Asya’da Orhon Irmağı kıyısında bulunan iki dikilitaştır. İstanbul’da Fatih’teki Kıztaşı, kendi adım taşıyan semtteki Çemberlitaş ise, üzerinde birer heykel bulunan anıtlardır; şimdi heykel bulunmadığı için bunlara da dikilitaş denir.